24 Aralık 2013

Durum Özeti: "Bok İçinde Kaldı Ortalık"


Bu yazı burada bi dursun, ortalık şu an karışık, ileride lazım olur.

17 Aralık 2013. AKP iktidarındaki en ciddi yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başlar. Üç bakanımızın evlatları, Fatih Belediye Başkanı ve Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab gibi iş bilir işadamları, toplam 91 kişi, gözaltına alınır. İddialar arasında dudak uçuklatan rüşvetler, imar usulsüzlükleri, vs. bulunur.

18 Aralık. Gözaltındaki Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde ayakkabı kutusu içinde 4,5 milyon dolar bulunur. Hayırseverlerden yerine ulaştırılmak üzere toplanan bağışlar!

18 Aralık. İçişleri Bakanı Güler'in oğlunun evindeki aramada çekildiği iddia edilen fotoğrafta yatak odasında aksesuar olarak para sayma makinesiyle bolca para vardır. AKP destekçileri paraların polis tarafından konulduğu iddia eder. Bu arada soruşturmayı yürüten savcı ve polislerin kendi emri altında olmasını yadırgamayan İçişleri Bakanı istifayı gerekli görmez, koltuk kıymetlidir.

18 Aralık. Adalet Bakanlığının talimatıyla soruşturmaya acilinden iki savcı daha atanır.

18-24 Aralık. Emniyet teşkilatında adam asmaca oyunu başlar. Ankara, İstanbul, İzmir, her yerde şube müdürleri, daire başkanları üçer beşer görevden alınır, yer değiştirilir. İlk hafta zaiyatının yaklaşık 150 amir, 400 polis memuru olduğu söyleniyor. İstanbul Emniyet Müdürü Çapkın'ın da kellesi vurulur, yerine atanan Aksaray Valisi Selami Altınok Başbakan'ın uçağıyla İstanbul'a yetiştirilir.

19 Aralık. Hükümet kanadından ilk açıklama Arınç'tan gelir. Laf kalabalığı arasından çıkardığım sonuç; bu işten dış mihraklar, Geziciler, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirindeki Ayten veya kayıp balık Nemo sorumlu olabilir. O kadar ikna ediciydi ki bir an acaba, dedim, ben yemiş olabilir miyim paraları.

17 Aralık 2013

Mortal Kombat - AKP vs. Cemaat

Bildiğimiz iktidar mücadelesi.
Dark side vs. öbür dark side.
Epeydir süregelen ve dershane mevzusuyla tavan yapan gerilim sonunda patlak verdi. Şu an için skor: Hükümet 0 - Fethullah Gülen 1. Hem de deplasmanda. Heyecanla izliyoruz. Gençlerimizde Gezi olaylarındaki gibi bir zeka patlaması, sosyal medya esprilerle sallanıyor. AKP yandaşı medya beklenen üzere sus pus. Muhalefete bayram.
Hepimiz bir şeyden adımız gibi eminiz, ayyuka çıkan yolsuzluklar buz dağının görünen kısmı, kimbilir daha neler dönüyor. Neticede "beraber yürüttük biz bu yollarda" (sosyal medyadan alıntıdır). Normal ülkelerde bu tarz skandallar birilerini koltuklarından eder ama haşa, bizim kıymetli büyüklerimizden böyle bir beklentimiz yok. Başbakanın çıkıp "bakanlarımı yedirtmem" diye diklenmesi ve operasyonu yürütenleri görevden alması an meselesi diye tahmin ediyorum.
"Bağımsız yargı" ve onca devlet mekanizması dururken bu pisliği ortaya çıkaranın, AKP'ye aba altından sopa gösteren, aşırı güçlenmiş bir cemaat olması da düşündürücü.

10 Aralık 2013

Kalbimizde Yaşayacaksın VW Tip 2

Nam-ı diğer mini van ya da Transporter ya da Kombi. Tee 1950'den beri hayatımıza renk kattın, var ol sağol. Yeri geldi ambolans oldun hayat kurtardın, yeri geldi gece yarısı köftecisi oldun karın doyurdun, yine hayat kurtardın. Hippilere ev, bebelere oyuncak oldun. O şaşkın surat ifadenle bakkalın çırağı oldun, koli koli mutluluk dağıttın. "Alacan bundan bir tane, içini yaptırıcan, dünyayı gezecen" diye kim bilir nice boş hayaller kurdurdun.
Bugün tutunduğun tek dal Brezilya'ydı, seni bir tek orlarda üretiyorlardı. Ama bitti işte, her güzel şeyin bir sonu varmış. 2014'ten itibaren seni orlarda bile üretmeyeceklermiş. Neymiş efendim güvenlik standartlarına uymuyormuşsun, hava yastığın yokmuş, ABS'en yokmuş. Peh. Bunlar hep nazar.
Artık köfteci Recep abinin önünden her geçişimizde bayramlarda en fazla harçlığı veren tontiş aile büyüğümüz aramızdan ayrılmışcasına üzüleceğiz. Arkadaşlarla toplanıp buruk buruk resimlerine bakacağız.
Unutmayacağız seni Tip 2, sen bir efsaneydin, efsaneler ölmez...

7 Aralık 2013

Haberler Vol.6

5 Aralık 2013. Güney Afrika'nın efsanevi lideri ve ilk siyahi Başkanı Nelson Mandela 95 yaşında hayatını kaybetti. 

5 Aralık 2013. Türk kahvesi UNESCO "Somut Olmayan Kültür Mirasları" listesine girdi.

6 Aralık 2013. Time dergisinin düzenlediği "Yılın Kişisi" anketinde, halk oylaması sonuçlarına göre Mısır'da darbe yapan General Sisi, Başbakan Erdoğan ve skandalların şarkıcısı Miley Cyrus'i geride bırakarak birinci oldu.

6 Aralık 2013. Ziraat Türkiye Kupasında Fenerbahçe maçının seremonisine "Yüce Atatürk" yazılı tişörtlerle çıkan Fethiyespor, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildi.

3 Aralık 2013

İstanbul'u Adam Edecek Adam :)

İstanbul için belediye başkan adayımı buldum: Ertuğ Uçar, sloganı ve muhteşem projeleri.

1 Aralık 2013

Hikayesi Olan Fotoğraflar Vol.1

Yıllarca sokaklarda yer tezgahlarında poster olarak satıldığından pek aşinayızdır bu resme. Aynı vesileyle olduğunu sanmıyorum ama Martin Scorsese de aşina olacak ki "Hugo" filminde dokunmuştu bu olaya. Fotomontaj ya da film sahnesi değil. Bildiğimiz tren kazası. 22 Ekim 1895 günü Granville-Paris Ekspresi, kısmen kondüktörün gara fazla hızlı girmesinden, kısmen de çalışmayan frenlerden, istasyon içinde 30 metre sürüklendikten sonra Paris Montparnasse garının camlı duvarından aşağı uçuyor. Verilmiş sadakaları varmış, 130'u aşkın yolcu ve personelden sadece ikisi yaralanıyor. Hikayenin bahtsız bedevisi Marie-Auguste Aguilard. Garın önünde gazete satan kocasının yerine bakarken başına düşen taş yüzünden hayatını kaybediyor. Demiryolları şirketi kadıncağızın cenaze masraflarını ve iki çocuğunun bakımını üstleniyor ama pardon da böyle ölüm mü olur?
48 saat süren soruşturmadan sonra üçüncü gün lokomotifi 14 at ve bir sürü insanla kaldırma çabaları sonuç vermiyor, 250 tonluk bir vince başvuruyorlar. The end.

İkinci hikaye bizi 1925'e götürüyor. New York'da, Manhattan'ın işlek bir caddesinde trafik polisi bir kedinin ağzındaki yavrusuyla karşıdan karşıya geçebilmesi için yolu kesiyor. New York Times muhabiri Harry Warnecke tarafından çekilen kare o günkü gazetede yayınlanıyor. Ama işin içinde zararsız bir katakulli var, kedinin ilk geçiş anını yakalayamayan Warnecke allem edip kallem edip polis memurunu o sahneyi tekrarlamaya ikna ediyor. Sonuç çarpıcı. Bir de sıcacık.

28 Kasım 2013

İran Nükleer Anlaşması Muz Ticaretine Karşı

Komşumuz İran'la nükleer müzakereleri sonuçlandı, anlaşma tamam, Ortadoğu'daki muhtemel nükleer savaş altı aylığına rafa kalktı, 34 yıldır süren ekonomik yaptırımlar gevşiyor. Dünya değişiyor. Bölge değişiyor. ABD orada. Rusya orada. Gezegenin diğer ucundaki Çin orada. Fransa, İngiltere, Almanya da orada. İsrail yoktu ama hemen tavrını koydu, çıktı "tarihi hata yapıyorsunuz" dedi. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn, Katar tedirgin ama yine de ılımlı mesajlar veriyorlar. Suriye memnun. İran'da bayram var.

Mühim bölgesel güç Türkiye bakıyor. Fırsatlar doğacak çünkü ticaret kanalları açılacak, sınır ticareti hareketlenecek. İran'ın altyapı projelerine para yatırması olası, bu da müteahhitlik firmalarımız için komşunun kümesinde altın yumurtlayan tavuk bulmak

24 Kasım 2013

Akıllı Babanın Deli Kızları

Jason Lee bir düğün fotoğrafçısı. Mini mini iki kızı - Kristin ve Kayla - ve kocaman bir hayal gücü var. 2006'da annesine kan kanseri teşhisi konulunca mikrop bulaştırma riski yüzünden kızlar anneannelerini eskisi gibi ziyaret edemez olmuşlar. Jason, annesinin torunlarının büyümesine şahit olabilsin diye kızların fotoğraflarını çekip blogunda yayınlamaya başlamış. İşin içine çocukların sevimliliğini de katınca ortaya alışkın olduğumuz papyonlu, lavanta kokulu aile fotoğraflarından çok farklı resimler çıkmış.
İstiyorum istiyorum, çekik çekik bebelerim olsun, bunları suşi misali tek lokmada yiyeyim istiyorum...




Bu Reklamsa Diğerleri Ne?

Vurdulu kırdılı filmlerin vazgeçilmezlerinden Jean-Claude Van Damme'ı bilmeyen yoktur. İmzası, efsane bacak açma hareketi.
İşte Volvo düşünmüş taşınmış Van Damme'ı son kamyon reklamında oynatmaya karar vermiş. Verilmek istenen mesaj kamyonların dengesi ve hassaslığıyla ilgili.
Diğer reklam ajansları ufaktan ufaktan meydanı boşaltabilir bence.

20 Kasım 2013

Durmak Yok Yola Devam Da, İstikamet Nere?

Özenle susuyorum günlerdir ama yok, buraya kadar.
Memleket, inançlı-inançsız, Alevi-Sünni, türbanlı-türbansız, Türk-Kürt, kızlı-erkekli, sağlı-sollu, Gezi'li-antiGezi'li, mayoz mitoz her türlü bölündü. Tesadüf eseri değil, planlı programlı. Her gün yeni bir şov. Üç kuruşluk siyasi menfaatler uğruna gözden çıkarılanlar da bizim haklarımız, özgürlüğümüz, huzurumuz, ülkemiz. Ve demokrasi masalıyla tatlı rüyalardayız. Siyaset biliminde en meşhur uygulamalardan biridir "böl-yönet". Giden gider, kolay kolay da geri gelmez.

Son aylarda konuşulanlara dikkat edin, yönetici güruhtan durmadan cinsellikle ilgili açılımlar patlıyor. Her açıklama, yasal düzenleme sinyali. Her yasal düzenleme, ileri demokratik toplumumuzda yeni müdahalelere, yeni kısıtlamalara gebe. "Kızlı-erkekli" diye bir kavram girdi hayatımıza, sanırsın bizden önceki kuşaklar cinsiyetsiz tek hücreli amip. Kızlı-erkekli aynı evde mi yaşanıyor? Hani Anayasamızın şu 20. Maddesiyle sözde korunan özel hayatımız, özel mülkiyetimiz var ya, işte o hiçe sayılsın, evler basılsın, komşular birbirini ispiyonlasın, toplumda huzur namına hiçbir şey kalmasın. Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü çıkar der ki "Kızlı erkekli aynı merdiveni kullanıyorlar". Bunca yıldır merdiven iner

18 Kasım 2013

Bir Tutam Küba


Çok oldu gideli. Ama akılda kalanlar kafi.
Buna benzer bir ülke daha görmedim. Coğrafi olarak değil, zihnen farklı.
Mutlular. Çok mutlular. Kıskanılacak kadar mutlular. Sokakta tuttuğunu "Cebinde beş kuruş paran yok, işin gücün yok, rutubetli evin bugün değilse yarın kafana çökecek, niye mutlusun seen?" diye silkele, o kadar mutlular işte. Zaten cana yakınlar, bir de kızlı-erkekli dans mans ediyorlar sokaklarda, sürekli bir fiesta havası, aa diyor insan. Adamlarda o kadar para yok ki, para mefhumu bile yok kafalarında. Farkında olmasak da tüm değerlerimiz, mutluluk ve başarı kavramlarımız paraya endeksli, hücrelerimize işlemiş. Dinimiz imanımız para. İstediğiniz kadar "ne alakası var" deyin, öyle dostlar. Orayı görünce kavradım ben de bunu. Fidel Castro ölmeden giden gitsin, beni anlayacaktır. Yalnız çabuk olun, sonrasında oralara ne olur belli olmaz, zira ABD ellerini ovuşturarak bekliyor...




Fena halde yoksullar ama iki konuda dünya ağzı açık onları izliyor: eğitim ve sağlık. Sokakta yığılsan, seni hemen ya hastaneye taşıyorlar ya da köşe başındaki hekime. Kaşla göz arasında dünyanın en iyi sağlık hizmetini veriveriyorlar. Üstelik bedava. Hem de herkese bedava. Bu arada eğitim de bedava. Ve iyi. Komünizmin nimetleri. Komünizm demişken, Kübalılara "devrim" dediğinizde özellikle Amerikan ambargosundan ötürü yaşadıkları zorluklar bir anda siliniyor, gözlerinin içi parlıyor, çılgınca gururlanıyorlar, Castro yaşayan efsane.
Tıp eğitimleri o kadar iyi ki, Amerikalı doktorlar turist vizesiyle Küba'ya gelip

14 Kasım 2013

Pek Acaip İnsanlar Vol.2: Orson Welles

30 Ekim 1938, akşam suları. O yılların radyosu bugünün televizyonu, belki daha fazlası, Amerika radyo dinliyor. Az sonra yer yerinden oynayacak kimse bilmiyor...
Radyoda her zamanki gibi hava durumunu müzik takip ediyor. Yayın aniden bir son dakika haberiyle kesiliyor: Mount Jennings Gözlemevinden Prof. Farrell'ın Mars'ta patlamalar tespit ettiği belirtiliyor ve kendisiyle kısa bir röportaj yapılıyor. Yayın New Jersey'de bir tarlaya dev bir meteor düştüğü haberiyle yeniden bölünüyor. Olay yerindeki tanıklardan birisi büyük metal bir silindirden çıkan Marslıyı dehşet içinde uzun uzun tarif ediyor. Meteorun düştüğü yerde uzaylılar yürüyen savaş makineleri kuruyor, insanlara saldırıyor, kendilerini durdurmaya çalışan 7.000 güvenlik gücünü öldürüyor, havaya zehirli gaz sıkıyor. Resmi görevliler endişe verici açıklamalar yapıyor. Uzay gemileri Chicago ve St. Louis'de de görülüyor. İnsanlığın sonu.

23 yaşındaki Orson Welles ve Mercury Tiyatro ekibi, bilimkurgu yazarı H.G. Wells'in "Dünyalar Savaşı"nı Halloween şakası olarak radyoda canlandırıyor. Olağanüstü bir kurgu ve ses efektleriyle, o kadar inandırıcı bir performans sergiliyorlar ki tüm Amerika panikliyor, herkes sokaklara dökülüyor. Uzaylıların sözde istila ettiği yerlerde insanlar şehirleri terk ediyor, otoyollar tıkanıyor. Gaz maskeleri dağıtılması için polise başvuru yağıyor, elektriği kesmesi için aranan elektrik şirketinin telefonları kilitleniyor. Doğrulanmamış olsa da, dünyanın sonunun geldiğine inananlar arasında intihar edenler bile olduğu söyleniyor. Olayların kontrolden çıktığı haberi stüdyoya ulaştığında, Welles programı

13 Kasım 2013

Haberler Vol.5

20 Ekim 2013. Türkiye'nin ilk "helal seks shop"u internet üzerinde açıldı.

5 Kasım 2013. Başbakan Erdoğan öğrencilerin "kızlı-erkekli" aynı evlerde kalmalarına devletin müdahale edeceğini, komşuların bu tür durumları valiliklere ve emniyete ihbar etmeleri gerektiğini açıkladı.

8 Kasım 2013. Moskova metrosunda sporu teşvik amacıyla iki dakika içinde 30 kere çömelip kalkabilene bedava bilet veriliyor.

10 Kasım 2013. Adana Valisi Hüseyin Avi Coş kendisini protesto eden kişiye "gavat" dedi.

11 Kasım 2013. 10 Kasım'da Anıtkabir'e gelen ziyaretçi sayısı 1.089.615. Anıtkabir'i 2012'de 413.568, 2011'de 181.064 kişi ziyaret etti.

12 Kasım 2013

Üslup Meselesi

Siyasete sıvanıyorsan birkaç temel özelliğin olacak. Öyle ahım şahım akıllı olmaya gerek yok. Dürüstlük tercih sebebi hiç değil. Ama isim hafızası şart. Kıvırmayı da bileceksin. El sıkışmaktan, şapur şupur öpüşmekten, dert dinlemekten, çay ısmarlamaktan bıkmayacaksın. Bir de eleştiriye tahammülün olacak. Eleştiri geldi mi gülüp geçecek, gerekirse kendine ders ya da malzeme çıkaracaksın.

Son yıllarda vasıfsız politikacılarımız siyaset arenasını eli maşalı kadınlar hamamına çevirdiklerinden, eski usul siyaseti mumla arar olduk. Başbakanı, muhalefet lideri her gün meydanlardan birbirine neredeyse ana avrat sövecek olursa, valisi de vatandaşa gönül rahatlığıyla "gavat" der tabii. Az bile.

Oysa, siyasi duruşlarını beğen beğenme, bu memleketten Osman Bölükbaşı'lar, Erdal İnönü'ler, Süleyman Demirel'ler de geçti. İnce esprilerle bezeli konuşmaları, hazır cevaplıkları zekalarına delalet. Kendilerini her eleştireni, kız-erkek demeden önce korumalara dövdürterek, sonra mahkemelerde hapse tıktırtarak susturmaya çalışmadılar.

Erdal İnönü'nün politikacılığı tartışılır belki ama güleryüzü, renkli kişiliği ve zekası asla. Vefat ettiğinde hakkında yazılan çizilen anılar, "ah keşke tanışmış olsaydım" dedirtmişti bana.

Bir miting öncesi SHP milletvekili, İnönü’ye der ki:
- Sayın Genel Başkanım siz iyi konuşamıyorsunuz, bakın Özal’a esip gürlüyor.
İnönü “Peki ne yapacağım?” der. Milletvekili cevap verir:
- Konuşurken masaya yumruğunuzu vuracaksınız, biz şöyle partiyiz, şöyle yaparız, böyle yaparız diye kükreyeceksiniz.
İnönü kürsüye çıkar, yumruğunu masaya vurur ve şöyle der:
- Biz öyle bir partiyiz ki, adamı...
Burada keser: 
- Devamını bu arkadaş söyleyecek.

7 Kasım 2013

"Muhafazakar Demokrat"ı Gözünden Tanımanın 13 Altın Kuralı

1. Akıl fikir adamı değil, gönül adamıdır, sevdi mi gözü kapalı sever. Hazır gözü kapalıyken kıçındaki dona kadar alabilirsin, müstahaktır.
2. Kendisine yüksek tondan uzun cümleler kurulmasını sever. Cümlelerin başı sonu tutmasa da olur; içerik teferruat, ton esastır.
3. Karşısındakinin kullandığı Arapça-Farsça kelime sayısı oranında hidayete erer. İstersen anasına küfret farketmez, zira her Arapça sözcüğü Kur'an sanar.
4. Bademdir ya da olması an meselesidir.

6 Kasım 2013

Bakış Açısı

Sanata saygı arkadaş...

"Ruhum, Dünyanın güzelliğinden geçmeyen bir Cennet merdiveni bulamıyor."
"My soul can find no staircase to Heaven unless it be through Earth's loveliness"
Michelangelo




4 Kasım 2013

Komşi Kaynıyor, Biz İyiyiz

Bizde her şey çok yolunda gittiği için, komşudan bu aralar tuhaf haberler geliyor, bir bakayım dedim neymiş ne değilmiş.

Yunanistan kaynıyor
18 Eylülde Atina'da solcu hiphop şarkıcısı Killah P. öldürüldü. Saldırgan aşırı milliyetçi Altın Şafak Partisi üyesi çıktı. 1 Kasımda Altın Şafak'ın Atina'daki bürosuna düzenlenen silahlı saldırıda iki partili öldürüldü. Parti yetkilileri, Samaras hükümetini kendilerine polis tahsis etmemekle, medyayı da üyelerini hedef göstermekle suçladı.
1985'te kurulan Altın Şafak Partisi mensupları için Yunanistan'ın minik Hitler'leri diyebiliriz. Neo-Nazi partinin 2012 Parlamento seçimlerinde 300 sandalyenin 18'ini kazanması tartışmaları alevlendirdi. Akıllıca bir seçim stratejisi izlemişlerdi; ekonomik kriz sebebiyle kemer sıkmaktan bunalan Yunanlıları özellikle işsizlik, yoksulluk, ama en çok da göçmenlerin yarattığı sorunlarla tavlamayı başardılar. Tıpkı 1930'ların Almanya'sında Nazi Partisi gibi. Altın Şafak'ın göçmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde oy oranı %20'ye ulaştı. Laf aramızda parti üyeleri şiddete başvurmaktan pek çekinmiyor. Tahmin edeceğiniz üzere, partinin lideri Nikos Michaloliakos'un göçmenlerle beraber, Türkleri de çok sevdiği söylenemez. Kendisine Hitler için kullanılan "Führer" (Rehber) unvanıyla hitap edilmesinden hoşlanıyormuş. Killah P.'nin öldürülmesinden sonra Yunan polisi Führeri ve birkaç milletvekilini suç örgütü kurmaktan tutukladı. Mahkeme sürüyor. Komşi kaynıyor ve karşılıklı yapılan açıklamalar çatışmanın kolay kolay bitmeyeceğini gösteriyor.

Başkaları da kaynıyor
Benzer şekilde Ekim ayında Rusya'da göçmenlere karşı bir halk ayaklanması oldu. Bir Rus gencinin bir Azeri tarafından bıçaklanarak öldürülmesinden sonra halkın sabrı taştı. Göçmen işçi çalıştıran dükkanlara saldırıldı, yaralananlar, tutuklananlar oldu.

2 Kasım 2013

Haberler Vol.4

18 Ekim 2013. Japon Bankalar Birliği, Japon mafyası Yakuza'nın sürekli bankalardan kredi çekip borcunu ödememesinden dolayı suç örgütüne kredi verilmesini yasakladı.

25 Ekim 2013. İçişleri Bakanlığının sorusu üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı spor amaçlı yoganın uygun, ancak dini misyon yüklenerek yapılan yoganın sakıncalı olduğunu belirledi.

26 Ekim 2013. Suudi Arabistan'da araba sürme yasağını araba sürerek protesto edecek kadınlar eylemlerini, "uyarılar" üzerine iptal ettiler.

31 Ekim 2013. RTÜK, TRT'de "Hamile kadınların sokağa çıkması terbiyesizliktir" ve "Eş yoktur zevce vardır" diyen Ömer Tuğrul İnançer'in sözlerinin yayın ihlali olmadığına karar verdi.

30 Ekim 2013

Pek Acaip İnsanlar Vol.1: Albert Kahn

Rabbim bazı insanları dünyaya anlam katsın diye yaratmış. Onlardan birisi Albert Kahn.

1860'da doğuyor, 1940'da ölüyor. Yahudi kökenli Fransız. Fena halde hayırsever. Sıfırdan başlıyor, kendi kendini yetiştirerek dönemin en varlıklı bankerlerinden biri oluyor. Ama onu farklı kılan para kazanma yeteneği değil. Serveti sayesinde insanlığa müthiş bir miras bırakıyor: "Yeryüzü Arşivleri".

Düşünün ki fotoğrafçılık daha emekleme aşamasında. Şanslı ve zenginsen, fotoğraf makinesini ömründe bir kere maaile iki dirhem bir çekirdek fotoğraf çektirirken görüyorsun. Fotoğrafları renklendirmeyi sağlayan otokrom yöntemi 1904'te keşfedilmiş, yeni yeni deneniyor. Seyahat desen, kısacık mesafeleri kat etmek için günlerce yol gidiyorsun.

İşte bu ortamda, Kahn, Asya ve Amerika'ya yaptığı seyahatlerde fotoğrafçılık dersleri almış şoförüne fotoğraf çektirtiyor. Ama yetmiyor, Fransa'ya döner dönmez "insanlığın kaybolması an meselesi olan taraflarını ve alışkanlıklarını" muhafaza etmeyi kafaya koyuyor. Bu işin küresel barışa katkı sağlayacağına inanıyor. Delilikle dahilik arasındaki ince çizgi meselesinde Kahn deha tarafında kalanlardan. Sen tut yıllarca dünyanın dört bir yanına fotoğrafçı ve kameraman ekipleri gönder. Hem de hayrına. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden İrlanda'daki son geleneksel Kelt köylerine, 1.Dünya Savaşından Moğolistan çöllerine tüm dünyayı bizim için donduruyor adam. Bir fotoğraf, bin hikaye, her biri inanılmaz. 1909-1931 yılları arasında beş kıtada, elliden fazla ülkede, toplam 72.000 otokrom (renkli) fotoğraf, 4.000 siyah beyaz fotoğraf ve yüz saat civarında film topluyor. Adam resmen binlerce kareyi birleştirerek insanlığın resmini çekmeyi başarıyor. Buyrun size üç-beş örnek (resimlere tıklayarak büyütebilirsiniz).

HİNDİSTAN
BENİN
BOSNA - Mostar Köprüsü

29 Ekim 2013

Efendiler, Yarın Cumhuriyet İlan Edeceğiz

 "Efendiler, Yarın Cumhuriyet İlan Edeceğiz". Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923

Ah be Atam, ne arıyoruz seni...

27 Ekim 2013

Konuşan Kitaplık

Kitap sevmem. Bayılırım. Pek kıymetli bir dost bana "tam senlik" diyerek Milli Kütüphane'nin şahane "Konuşan Kitaplık" uygulamasından bahsetti.

Meğer 6 senedir devam ediyormuş bu proje. Amaç basit: renkleri, dünyayı, sevdiklerini görebilen bizler kadar şanslı olamayan görme engellilere kitap dinletmek. Milli Kütüphanenin kayıt stüdyolarında gönüllü okuyucular kitap seslendiriyorlar; engelliler de sağlık raporlarıyla kayıt olarak hizmetten internet üzerinden ücretsiz yararlanabiliyor. Hatta istek parçası bile gönderilebiliyor; görme engelli kişi okunmasını istediği kitabı listede bulamazsa talepte bulunabiliyor. Telif hakları yasasına göre kitapları gören kişilere okumak yasak ancak görmeyenler için kanunda muafiyet varmış.

Benzer şekilde Boğaziçi Üniversite-GETEM-Türk Telekom işbirliğinde "Telefon Kütüphanesi" kurulmuştu, hatta reklamı epey dönmüştü televizyonda.

Bizde kitabın kıymeti fazla bilinmiyor ama kitap ufuk açar, hayal kurdurur, hayata bağlar. Gözlerimin görmediği bir dünya hayal edemiyorum (şükredin). Ama daha kötüsü, hayal kuramadığım bir dünyada yaşayamam sanırım. Bu yüzden ben koşarak gönüllü olmaya gidiyorum. Bir hayal de siz kurdurun.

Bilgi için: Konuşan Kitaplık websitesi

22 Ekim 2013

Onların Central Park'ı Varsa, Bizim De Babalar Gibi Betonumuz Var

Yıldım ben bizim siyasetçilerin beton sevdasından, rant açlığından. Gavur 150 sene önce inmiş yerin altına, biz hala trafik sorununa çözümü yerin üstünde arıyoruz. Yemiyoruz içmiyoruz, ağaç söküp, üniversite arazisi tırtıklayıp, AVM-bina dikiyoruz, asfalt döküyoruz, olmuyor seneye aynı yola bir daha asfalt döküyoruz. Betonu-asfaltı yaradana şükür.

Manhattan: New York'un merkezi. Dünyada en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bölgelerden biri. Topu topu 59 km2. Rivayete göre 1,6 milyon insan yaşıyor, 3 milyondan fazlası çalışıyor. Dünya ekonomisinin kalbi burada atıyor desek yalan olmaz. Gitmesek de görmesek de, orada bir Manhattan var uzakta; sanırsın bizim köy, hepimiz adının telaffuzuna kadar biliriz.

Göbeğinde Central Park. 3,41 km2, Manhattan'ın %6'sı. 24.000 ağaç, 9.000 bank, 215 kuş türü, 55 heykel, 36 köprü, 1 hayvanat bahçesi. Arsanın değerini siz düşünün. Ya da düşünmeyin, birileri düşünmüş haritasını bile çıkarmış.
Türkçe meali: park çevresinde m2 fiyatları 54.000 doları buluyor. Bunlar rayiç değerleri, gerçek piyasa fiyatları için ikiyle çarpın. Elin Amerikalısı bilmiyor mu oraya 100 katlı gökdeleni dikmeyi, milyon dolarları cukkalamayı? Alasını biliyor, biz daha kerpiç evlerde yaşarken adam gökdeleni yaratmış. Gavur istese, bizim çapsız belediye başkanlarımızın küçük beyinleri ve dolu cüzdanlarıyla hayallerinde bile göremeyeceği binalar diker oraya. Ama ne oradaki ağacı söküyor, ne içine bina dikiyor, ne de ortasından yol geçiriyor. Çünkü adam biliyor ki o park orada olduğu sürece nefes almaya devam edecek, çocuğu yeşili severek büyüyecek, şehrinin değeri yükselecek. Dünyada bir akıllı bizim fırsatçılar. Parktaki hayvanat bahçesine bizdeki hayvanlardan da numunelik göndermek geçiyor içimden.

Bu arada Central Park'a yılda 40 milyon ziyaretçi geliyormuş. 2012'de turizm cenneti memleketimize gelen turist sayısı rekorunu kırdık: Türkiye toplamı 31,5 milyon.

Naçizane tavsiyem, ilk resme yakından bakın, insanın aklı çıkıyor.

21 Ekim 2013

Dünyayı Değiştiren 7 Afiş



1. Sene 1914. 1.Dünya Savaşı yeni patlak vermiş. İngiliz hükümeti tutuşmuş, gençleri milliyetçi damarlarına bastıra bastıra vatani göreve çağırıyor. Dönemin Savaş Bakanı, afili bıyıklı Lord Kitchener, Britanyalıları istiyor zira memleketin onlara ihtiyacı var. Ha bu arada tabii ki "Tanrı Kralı Korusun". Çizen Alfred Leete.



2. Sene 1917. Tıpkısının aynısı. 1.Dünya Savaşının ilerleyen yıllarında, savaşa asker yetiştiremeyen meşhur Sam Amca "Seni istiyorum" der Amerikan gençlerine. Böylelikle mini mini garibanlar dünyanın diğer ucundaki savaşa, adını bile duymadıkları ülkelere kolayca paketlenebileceklerdir. Sam Amca az daha tontiş olabilirmiş o ayrı konu. Çizen James Montgomery Flagg.

16 Ekim 2013

Haberler Vol.3

8 Ekim 2013. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı" sözleriyle kıyafetine karışmadığı sunucu Gözde Kansu'nun işine son verildi. 

12 Ekim 2013. Fas'ta, Facebook'ta öpüşme fotoğraflarını yayınlayan iki gencin tutuklanmasını protesto eden onlarca kişi Parlamento önünde öpüşme eylemi gerçekleştirdi. Muhafazakar bir grup protestoyu protesto etti, arbede çıktı. 

14 Ekim 2013. Malezya'da dört yıl süren dava sonucunda, mahkeme Hıristiyan Herald gazetesinin "Allah" yazmasını sakıncalı buldu ve Müslüman olmayanların yayınlarında bu kelimeyi kullanmasını yasakladı.

15 Ekim 2013. İzmir'de sahibinden kaçan bir dana giyim mağazasına camdan girdi. Bayramın ilk gününde 4.000'den fazla acemi kasap hastanelik oldu.

13 Ekim 2013

Hukukla Savaş

Hukuk ile savaşmak değil maalesef. Bizimkisi hukuka karşı savaşmak.
Bireylerin adalete inançlarını yitirmelerinden daha kötüsü, toplumun hukuka inancını kaybetmesi. Haklı olan değil, güçlü olan kazanır bu denklemde. Bunun bir adım ötesi, herkesin eline silahını alıp hakkını aramasıdır (bkz. son haftalarda Gülsuyu Mahallesi). Siyasi iktidarların, solcu ağzıyla amansız sermaye sahiplerinin, eğri ama aslında "doğru" ilişkilere sahip olanların sonuçlarını dikte ettiği davalar gördük, daha da göreceğiz. Taraf olmayanın bertaraf olduğu. Ama sadece taraf olmak yetmiyor, "o" taraf olmak da gerekiyormuş, onu da öğrendik. Gün gelecek Yargıtay onayacak bu kararları. Birilerinin hayatları, onurları ellerinden alınırken, ilamları yazdıranlar "aklınızı başınıza devşirin, ders olsun bu size" diyecek. Tüm doğruların yanlış olduğu bir dönem yaşıyoruz. Ucu bize dokunana kadar susmaya devam edelim, ya sonra?


Esma-ül-Hüsna. Allah'ın 99 ismi.
En sevdiğim "El-Adl". Adil olan demek. Mutlak adaleti sağlayan. Haksızlık yapmayan.
Zulmedenin aksi.

6 Ekim 2013

Şipşak Ekonomi Dersi: Bir Elektrik Faturası Trajedisi

Taa 1800'lerde İngiltere Başbakanı Disraeli "Üç tür yalan vardır: yalan, kuyruklu yalan ve istatistik" demiş. Akıllı adammış vesselam. Bir rakama düz bak bir şey söyler, yan çevir başka şey. Önüne virgül koy bir şey, sene koy başka şey. İdeal manipülasyon aracı. 

Böylelikle şişirme ve itinayla seçilmiş rakamlar tekrarlana tekrarlana ekonomimiz harika gidiyor palavrasına toplumun çoğu ikna edildi. Başbakanın "bu sene geçen yıla göre şu kadar fazla araba sattık" argümanını kalkınma göstergesi olarak sunması bile ekonominin emin ellerde olmadığına delalet aslında. Tabii bu da bir politika, araba satacak ki KDV'sini, ÖTV'sini, MTV'sini Hazineye aktaracak. Sonu "V"yle biten kısaltmalar tedirgin ediyor beni. Araba dediğin tükürükle çalışmıyor, deposuna benzin mazot illa bir şey konulacak. Hop gene vergi. Oldu mu sana dünyanın en pahalı benzini. Biliyoruz vergi dediğin devletlerin olmazsa olmazıdır, her ülkede var. Var da, bizde biraz fazlası var sanki. Adam gibi toplu taşıma koy, canımı ye, illa arabasını kullanmak isteyen ödesin bedelini binsin, ama sen vatandaşa alternatif sun, sonra övün araba satışınla. 


3 Ekim 2013

Pastafaryanizm - Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi

Akıllı Tasarım Teorisini hiç duydunuz mu? Bilgilerin efendisi Wikipedia'ya göre bu teori, "evrenin ve içerisindeki canlıların doğal seçilim gibi modern bilimin kabul ettiği süreçlerle oluşamayacağını, bu nedenle zeki ve bilinçli bir varlık tarafından tasarlandığını iddia eden bir görüş". Kısaca, Tanrı vardır, bu kadar mükemmel bir sistem rastlantı sonucu olamaz, evrim teorisi de yalan dolandır diyor.

İşte bu teorinin ABD'de eğitim müfredatına girmesini eleştiren fizikçi Bobby Henderson, yazdığı bir açık mektupla Uçan Spagetti Canavarı Kilisesini kurdu. Sene 2005. Temelde tepkisel ve hicivsel bir parodi dini. Zamanında Bertrand Russell bir kozmik çaydanlık teorisi atmıştı ortaya, o düşüncenin gelişmiş hali diyebiliriz. 

1 Ekim 2013

"Food Art": Biz Yumurtayı Zor Kıralım, Elalem...

Zamanında analarımız "oynama önündeki yemekle, çarpılırsın, aha böyle kalırsın" tehditleriyle minik beyinlerimize travmalar yaşatacağına "aferin yavruma, ne de güzel mundar ettin yemeğini, yanına bir de köpek yap bakayım" diye bizi destekleseydi... bunlar yapıyor, biz de hayran hayran resimlerini paylaşıyor olmazdık kanaatimce.

Haberler Vol.2

21 Eylül 2013. Gezi olayları sırasında camide içki içilmediğini söyleyen Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii Müezzini Fuat Yıldırım, Başakşehir'e bağlı Kayabaşı köyüne atandı.

26 Eylül 2013. Polis müdahalesi sırasında sahip olduğu Divan Otel'ini Gezi eylemcilerine açtığı için Başbakanca eleştirilen Koç grubunun kazandığı MİLGEM ihalesi iptal edildi.

27 Eylül 2013. Son dönemlerde maçlarda yaptıkları hükümet aleyhindeki protestolarla sık sık gündeme gelen üç büyük takımın taraftar gruplarına operasyon düzenlendi. 

28 Eylül 2013. 30 Eylülde yapılacak "demokrasi paketi" basın toplantısına Sözcü gazetesi başta olmak üzere muhalif medya davet edilmedi.

30 Eylül 2013. Başbakan Erdoğan geçmişteki baskıcı rejimlere değinerek, merakla beklenen "demokratikleşme paketi"ni açıkladı. 

22 Eylül 2013

59+75+72=206


Dün ve bugünkü manşetlerden üç haber... 206 ölü.

Kenya'da AVM'ye baskın
Başkent Nairobi'de bir AVM'ye düzenlenen baskında en az 59 kişi öldü, 175 kişi yaralandı. Operasyon hala sürüyor, içeride kaç rehine olduğu belli değil. Kuvvetle muhtemel ölü sayısı artacak. Saldırıyı El-Kaide bağlantılı Somalili Eş-Şebab örgütü üstlendi. Konuysa, Kenya'nın Somali'deki askerlerini çekmemesi. 

Pakistan'da kiliseye intihar saldırısı

Peşaver'de bir kilisedeki ayin sırasında düzenlenen intihar saldırısında en az 75 kişi öldü, 100 kişi yaralandı. Bu yazı yazılırken rakamlar hala artıyordu. Saldırıyı henüz üstlenen yok ama isimlerin pek de bir önemi yok, radikal İslamcılar olduğundan şüphemiz var mı?


Bağdat'ta cenazede kanlı saldırı

Bağdat'ın Şiilerin yoğun yaşadığı bir mahallesinde bir cenaze töreninde düzenlenen intihar saldırısında en az 72 kişi öldü, 120 kişi yaralandı. Saldırıyı henüz üstlenen yok ama Irak savaşının başından beri mezhep çatışmalarının can almadığı gün yok.

Müslüman geçinen Hristiyanı vuruyor; sözde Hristiyan Müslümanı; Müslüman kendi gibi olmayan Müslümanı öldürüyor; barışçıl Budist Müslümanı kesiyor; Hristiyan Budisti bombalıyor, ve liste böyle uzuyor gidiyor.